"Oyun bittiğinde Şah ve piyon aynı kutuya girer." İtalyan Atasözü

24 Temmuz 2010 Cumartesi

PES 2011'i beklerken


Büyük bir endüstri haline gelen ve milyonları peşinden sürükleyen futbolun son yıllarda yükselen trendi bilgisayar oyunları. Dünya çapında milyonlarca kullanıcıya hitap eden futboloyunları gerek konsollarda gerekse bilgisayarda insanları eğlendiriyor. Japonya merkezli Konami firmasının çıkardığı futbol simülasyonu PES serisi de bu alanın en iddialı oyunlarından. PES 2011'in eylül ayında piyasaya çıkacak olmasının açıklanmasının ardından oyunseverler heyecanlı bir bekleyişin kucağına düştüler. Son yıllarda gerçekçilik konusunda büyük adımlar atan Konami'nin bu oyunda devrim niteliğinde yenilikler yapması bekleniyor. Konuyla ilgili olarak konuşan Konami Avrupa ekip lideri Jon Murphy, "PES’in değişim geçirmesinin zamanı gelmişti, PES 2011 serinin tarihindeki en köklü tasarım değişikliğine sahne olacakGerçek futbolda olup da PES’te yansıtamadığımız şeyleri tespit etmek için hayranlarımızla birlikte çalıştık. Önceliğimiz sınırsız özgürlük sağlamaktı ve yeni animasyonlar da şarttı. PES 2011 bunların ikisini de gerçekleştiriyor. Gerçekten de bu iki özellik de doğrudan birbirine bağlı. Yeni oyunun bir PES olduğunu bilecek, ama çok ciddi değişiklikler geçirdiğini de göreceksiniz" ifadelerini kullanıyor. Kullanıcılara pek çok yeniliğin müjdesini veren Murphy, "Bu PES 2011 için yalnızca buz dağının görünen kısmı. Oyun modları ve oynanış işlevleri hakkında da çok önemli açıklamalar yapacağız. Yeni oyundan ilk görüntüler, oyunun kalbini oluşturan yeni animasyonları ve özgürlük hissini gösterecek. PES 2011’in futbol hayranlarını hem şaşırtıp, hem de çok memnun edeceğine inanıyoruz. Oyunu nasıl oynayacaklarını yeniden öğrenmeleri gerekecek, çünkü bu çok farklı bir oyun. Akıllarını başlarından alacağımıza da eminim" diyerek beklentileri bir hayli yükseltiyor.

DÜNYANIN EN ÖZEL FUTBOLCUSU


Real Madrid'e veda eden İspanyol yıldız kendi ağzı ile itiraf etti, İspanya'da Real'in resmi yayın organı kadar güvenilen Marca gazetesine.. Malum sadece Türk basını değil, Avrupa basınıda dedikoduyu çok sever fakat Marca/As ile MundoDeportivo apayrıdır İspanya'da.. Birisi Madrid medyasının en güvenilir kaynağıdır, diğeri Katalan medyasının en güvenilir kaynağı.. Yani kulüplere, oyunculara, menajerlere en yakın kaynaklar olarak bilinir her iki kaynakta kendi semalarında.. Marca daha evel yazmıştı; Guti ayrılıyor diye. Sonrasında aradan bir süre geçti, Marca yine manşetlere taşıdı Guti'yi.. Ama bu sefer Galatasaray'a gidecek haberiyle birlikte ve bir takım detaylar verdi transfer hakkında.. Bonservis konusunda pek bir meblağ ödenmeyeceğini fakat oyuncuya 3 milyon euro gibi bir para verileceğini söylemişti İspanyol gazetesi.. Ardından Guti ise Marca'ya açıkladı resmen Galatasaray'dan teklif aldığını.. Gerisi artık taraflar arasında gerçekleşecek olan görüşmeler neticesinde belli olacak; Guti gelir veya gelmez.. Orası hiç kuşkusuz bilinmez.. Real Madrid'de hiç bir zaman bir numaralı adam olamadı fakat daima görev adamı oldu. Mücadelesi, top tekniği ve oyun zekası ile her zaman görevini sonuna kadar yaptı. Hırsıyla, özverisiyle taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazandı 33 yaşındaki İspanyol maestro.. Can alıcı pasları ile rakip savunmayı çökertebilen, pozisyona giren/sokan ve iki ayağınıda kullanabilen bir teknik Guti.. Yaşı elbette sorun yaratabilecek cinsten fakat bu yaşına rağmen hala kondüsyonu üst düzeyde, performansı üst düzeyde.. Devamlılığı olan, istikrarlı ve başarılı bir performans göstermesinin yanı sıra güçlü, sert bir yapıya sahip olan ortasaha oyuncusu gerek ortasahanın merkezinde, gerekse ortasahanın ilerisinde oynayabiliyor. Guti gelir mi; neden olmasın? Gelebilir.. İşimize yarar mı? Yanındaki adamlara bağlı olarak geliyor maalesef bu sorunun cevabı.. Sonuçta Guti'yi alıyorsanız arkasına birde Emana'yı almanız gerekiyor ki; Guti'nin arkasını derlesin toplasın.. Ortasahadan kuracağı oyunlar ve hücumsal varyasyonlardaki etkinliği ile rakip takımın başına kabus olur Guti, kabus.. Fakat Guti'den evel arkasına yani DM(defansif ortasaha) almamız gerekiyor. Sonra önünü rahat rahat doldururuz; yeter ki arkamız sağlam olsun..

Ağlamayan adam adam değildir!


Şu günlerde psikolojim gözyaşı dökmeye çok müsait. Her şeye ama her şeye samimiyetsiz! bir şekilde ağlıyorum; ota, böceğe, çiçeğe, yağan yağmura!

En çok da kadınların elinden ağlama hakkını aldığı için Başbakan’a bozuldum, ona ağlıyorum!

Ben asıl nehir kenarında kamp kurmuş olan yazardan “erkeklerin ağlamasına” ilişkin okkalı bir yazı beklerdim. Yaşından yaşsızlığına, beden ölçülerinden, sırttan görünüşlerine, aynalara pervasızca bakabilen kadınlara kadar hiçbir ayrıntıyı atlamayan yazarımız, söz konusu erkekler olunca acaba neden susmaktadır?

Oysa oldukça havalı bir konu “ağlayan adam” konusu...

Yazının sonunu da “ben ağlamaktan gocunmam, komplekse de girmem, bir kadın buna değer” diye bitirebilirdi. Bizde “duyarsız kalmamış, kendisini ilgilendiren tarafından ele almış” diyebilirdik!

***

Bu referandumun zorlu geçeceğini, evet ve hayır oylarının ortada buluştuğunu tahmin ediyordum ama şu “ağlama” bahsinden sonra işin bittiğini, hayırcıların kaybedeceğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Çünkü baltayı taşa vurdular bu kez de.

“Öz ağlamayınca göz ağlamaz” atasözümüzle birlikte “Gözyaşı ile yıkanan yüzden daha temiz yüz olmaz” diyen Shakespeare’i de andıktan sonra, tekrar buraya dönmek üzere konuyu biraz açalım.

Ne diyor Devlet Bahçeli: “Başbakan Erdoğan’ın yaptığı konuşma, siyasi tarihimize kara bir ilkesizlik, riyakârlık, siyasi sahtekârlık ve münafıklık örneği olarak geçecektir. Türk milleti, yalan gözyaşları döken Başbakan’ın siyasi tükenişinin hazin tablosunu ibretle izlemiştir... Ülkücü şehitler için sahte gözyaşları dökmesi bu tiyatronun yeni bir sahnesidir.”

Devlet Bahçeli’ye diyecek bir sözüm olmaz. Bağırarak malına müşteri arayan bir tezgahtar gibi. İçini gerçekten acıtan bir memleket meselesi olduğunu hiç sanmıyorum. Belki içinde kalan tek şey, ellerine teslim edilen Öcalan’a -o kadar esip gürlemelerine rağmen- hiçbir şey yapamayıp, üstüne üstlük tıpış tıpış idam cezasını kaldırmak olmuştur. Bütün öfkesi de bundan kaynaklanıyor bana kalırsa.

Ya şu Gandi Kemal’e ne demeli!

“Bunlar işkence görmedi, bunlar 12 Eyül’de fatura ödemedi. Eğer, çıkıp Başbakan, Erdal Eren’in fotoğrafını gösterip, eğer ağlama numarası yapıyorsa, önce ondan vazgeçip o aileden özür dilesin, halktan özür dilesin. Yaptığı çok ayıp bir şey.”

Ağlamak, çok ayıp bir şey!

Öyle mi sayın Kılıçdaroğlu?

Hadi sizin deyiminizle “numaradan ağlamak” diyelim.

“Numara” olduğunu ileri sürerken deliliniz nedir: Bunlar işkence görmedi, 12 Eylül’de fatura ödemedi.

Goethe, “Kendi acımız, bize başkalarınınkini bölüşmeyi öğretir” der, bilir misiniz sayın Kılıçdaroğlu.

Başbakanın şahsında, bu ülkede çok acılar çekmiş büyük bir kitle var. Ve katmerlenmiş acılarının üzerine intikam değil merhamet merhemi sürer bu insanlar. Çünkü, kendisini taşlayan insanlara bakıp, “Affet Yarabbi, onlar bilmiyorlar” diyen Peygamberden almıştırlar örneklerini.

Eğer bunu öğrenmiş değilseniz, acınız olduğuna da kimseyi inandıramazsınız.

***

Gücün temsilidir erkek milleti, dolayısıyla bu topraklarda ağlayanı değil ağlatanı makbuldür!

Milletin analarını ağlattığın kadar muktedir olursun!

Analar ağlamasın dersen de, riyakâr olursun!

Fakat durum hiç de kimilerinin zannettiği gibi böyle değil.

Hatasıyla sevabıyla “ağlayan adam”ın suçlayamayacağınız, testten geçiremeyeceğiniz en bariz özelliği, samimiyetidir.

Ağlıyorsa da, bağırıyorsa da, kızıyorsa da “ağlayan adam” samimidir!

Ve bu millet, “bir adam ağlıyorsa gerçekten ağlıyordur”, bunu bilir ve bağırlarına basarlar!

Yıllardır Fethullah Hocaefendi’yi aşağılamak, küçültmek için bütün yazarlarınızla dilinize doladığınız şey de, ağlamasıydı.

Ne oldu peki?

Kimin gözünde küçültebildiniz?

Özdemir Asaf’ın dizeleriyle bitireyim, anlayan için:

Ağlamak / Unutmak kadar kolaydır inan / Sevin ağlayabiliyorsan / Sevin ağlıyorsan

/ Gül ağlayabiliyorum diye / Gül ağlıyorum ağlıyorum diye / Sana birşey yapamam / Ağlayamıyorsan.


AYKUT 'UN KOÇAMAN SINAVI


Aykut KOCAMAN Fenerbahçenin yeni hocası oldu. Bu bir anlamda hem camia için hem taraftarlar için beklenen bir sondu.Başkan Aziz Yıldırım Aykut Hocanın tarihteki yerini alacağını başarılı olacağını ve alınan bu karan bir devrim niteliğinde sayılması gerektiğini söyledi.
Benim fikrim şu ki ; Aykut hoca Fb de başarılı olamayacak sıkıntıları gideremeyeçektir.Lakin bugüne kadar o kadar kötü hoçalar Fb de görev yaptı ki; onlar yaptıysa Aykut hocanında bunça yıl emek vermiş şampiyonluklar yaşamış Fb sinde çalışması kadar doğal bir şey yoktur.Tahminlerime gelirse muhtemelen takımı şampiyonlar ligine sokamayacak, ilk haftalarda seri galibiyetlerde gelmiyecek Aykut hoca önce basında sonra taraftarlar arısında tartışılıcak ve erdemli davranarak istifa edecektir.Bu tabiki benim görüşüm akside olabilir Aykut hoca beni yanıltarak gerçekten inanılmaz bir takım yaratabilir.Bende en az sizin kadar merakla bekliyorum tabiki.

11 Temmuz 2010 Pazar

Dünya Kupası'na damgasını vuranlar...



Güney Afrika'da düzenlenen Dünya Kupası'nda ön plana çıkan olaylar şöyle:

Vuvuzela:

Güney Afrika kültürünün parçası olan borazana benzeyen bu çalgılar, çıkardığı ses ve tribünlerde aralıksız çalınmaları nedeniyle birçok futbolseverin kabusu oldu. Güney Afrika Milli Takımı'nın oynamadığı maçlarda da 90 dakika susmayan vuvuzelaların, takım hücumdayken, savunmadayken, gol atınca, gol yediğinde, hemen her pozisyonda çalınması futbolseverlerin tepkisini çekti.

Hakem hataları:

Turnuvaya hakem hataları da damgasını vurdu. 2. tur maçlarında aynı gün iki ''bariz'' hata yapılması futbolda teknolojiden yararlanılması tartışmalarını tekrar alevlendirdi. Aynı gün önce İngiltere-Almanya maçında skor 2-1 Almanya lehineyken İngiliz Frank Lampard'ın vuruşunda net bir şekilde çizgiyi geçen top için gol kararı verilmedi. Sonra Arjantin-Meksika maçında Arjantin Carlos Tevez'in bariz ofsayttan attığı golle 1-0 öne geçtiği maçı 3-1 kazandı. FIFA, elenen İngiltere ve Meksika'dan özür diledi.

Jabulani:

Kupada kullanılan Adidas'ın ürettiği top, maçların başlamasından önce futbolcular tarafından çok eleştirildi. Kupada birçok pozisyonda oyuncuların topu rahat kontrol edemediği görüldü. Bazı takımların kalecileri, Jabulani'nin nereye gideceğinin kestirilememesi nedeniyle hatalı goller yedi. Özellikle kanat değiştirirken atılan havadan paslarda oyuncular topu kontrol edemedi.

İtalya gruplardan çıkamadı:

Son Dünya Şampiyonu İtalya, Yeni Zelanda Paraguay ve Slovakya ile birlikte yer aldığı F grubunda galibiyet alamadan sonuncu oldu. Gruplardan çıkamayan İtalya'da özellikle teknik direktör Marcelo Lippi çok eleştirildi.

Fransa'daki kriz:

Eleme maçlarında Thierry Henry'nin eliyle düzelterek verdiği gol pası sayesinde kupaya katıldığı için bazı kesimlerin tepkisini çeken Fransa da A Grubu'nu sadece 1 puanla son sırada tamamladı. Takımda Teknik Direktör Raymond Domenech ile bazı oyuncular arasında büyük kriz çıktı. Nicola Anelka, Domenech'e ağır küfürler ettiği gerekçesiyle kadro dışı bırakıldı. Bunu protesto eden oyuncular idmana çıkmadı. Fransa'nın elenmesinden sonra krize Fransız siyasetçiler de karıştı ve FIFA Fransız siyasetçileri ''Futbol Federasyonunun işine karışmamaları'' konusunda uyardı.

Yıldız oyuncuların başarısızlığı:

Kendilerinden çok şey beklenen birçok yıldız, turnuvayı gol atamadan, gol pası veremeden kapattı. Dünyanın en iyi oyuncusu olarak gösterilen Arjantinli Lionel Messi, çeyrek finalde Almanya'ya 4-0 yenildikleri maçtan sonra turnuvaya gözyaşları içinde veda etti.

Fransız Franck Ribery, İngiliz Wayne Rooney, Brezilyalı Kaka, Portekizli Cristiano Ronaldo turnuvada kendilerinden bekleneni veremedi.
Related Posts with Thumbnails